Yazar: Hüseyin Akbulut
ISBN:978-605-63620-7-1
Barkod: 9786056362071
Basım Tarihi: Eylül 2013
Boyutu: 13.5 x 21 cm.
Sayfa Sayısı: 376 sayfa
Müzik Eğitimi Yayınları No.46
Kültür Kitapları Serisi No.15
Stoktan Hemen Al – MuzikKitaplari.com
Borusan Klasik Müzik Radyosu Kitap Tanıtımı (Nisan 2023)
Resmî tarih, elli yıllık bir dönemi bazen birkaç cümleyle anlatıp geçiverir. Üstelik resmî tarih yazıcıları, kesin yargıları da bu birkaç cümleyle topluma kabul ettirmeye çalışır. Oysa, o birkaç cümlenin ardında hangi gerçekler, hangi niyetler, hangi entrikalar, hangi yaşanmışlıklar vardır! Hele konu Devletin kültür/sanat politikası ve kurumlarıysa…
Hüseyin Akbulut, içinde yaşadığı, sanatçı, seçilmiş yönetici ve atanmış bürokrat olarak yıllarını verdiği müzik ve sahne sanatları alanında, resmî tarihin ardında yatan dev gibi gerçeklerin kapılarını aralıyor. Sanat ve siyaset dünyasında işlerin ve ilişkilerin, sanatçısı, siyasetçisi, bakan ve cumhurbaşkanlarıyla nasıl yürütüldüğünü, perde arkasıyla açıklıyor.
Öğrenci, keman sanatçısı, CSO’nun seçilmiş müdürü, Devlet Opera ve Balesi’nin uzun süre kesintisiz görev yapmış atanmış genel müdürü ve Kültür Bakanlığı’nın müsteşar yardımcısı olarak yıllarını verdiği bu âlemde yaşananları, belgeleriyle, fotoğraflarla, tanıklığıyla anlatıyor, olaylarla ilgili düşüncelerini açıklıyor. Çuvaldızın ucunu pek çok ilgiliye, bu arada kendisine de batırmaktan kaçınmıyor. Kültür/sanattan yoksun siyaset ile siyasetten yoksun sanat dünyasının berrak bir görünümünü çiziyor.
Tüm bu özellikleriyle bu kitap, alanında bir “ilk”… Sadece sanatçıların, sanatseverlerin değil, eski ve günümüz siyasetçilerinin, bürokratlarının “ibretle” okuması, gerekli dersleri çıkarması, kendi özeleştirilerini yapmaları için güç alması gereken, anı ve gerçeklerle özgün görüşlerin içiçe sunulduğu önemli bir kitap bu…
Şefik Kahramankaptan
Kitap Dediğin Böyle Olur – Ahmet Say, 25 Ekim 2013, SOL Gazetesi
Değerli okurlarım, bugün size, yıllardan beri okumadığınız değerde olduğunu düşündüğüm bir kitabı tanıtacağım. Adı, “Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti”. Yazarı, bir de üst başlık koymuş: “Yaşananlar, Tanıklıklar, Düşünceler Işığında”. Şefik kardeşim (tabii ki Kahramankaptan!), arka kapaktaki yazısının bir cümlesinde, yazarı ve kitabı şöyle özetliyor: “H. Hüseyin Akbulut, içinde yaşadığı, sanatçı, seçilmiş yönetici ve atanmış bürokrat olarak yıllarını verdiği müzik ve sahne sanatları alanında, resmî tarihin ardında yatan dev gibi gerçeklerin kapılarını aralıyor.”Değerli okurlarım, bugün size, yıllardan beri okumadığınız değerde olduğunu düşündüğüm bir kitabı tanıtacağım. Adı, “Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti”. Yazarı, bir de üst başlık koymuş: “Yaşananlar, Tanıklıklar, Düşünceler Işığında”. Şefik kardeşim (tabii ki Kahramankaptan!), arka kapaktaki yazısının bir cümlesinde, yazarı ve kitabı şöyle özetliyor: “H. Hüseyin Akbulut, içinde yaşadığı, sanatçı, seçilmiş yönetici ve atanmış bürokrat olarak yıllarını verdiği müzik ve sahne sanatları alanında, resmî tarihin ardında yatan dev gibi gerçeklerin kapılarını aralıyor.”Kimdir H. Hüseyin Akbulut? Nitelikleriyle çok saydığım, sevdiğim bir dostumdur: Köy enstitülüdür, bu bir; Gazi Eğitim Müzik Bölümü’nü bitirdikten sonra, devlet bursuyla keman dalında uzmanlık eğitimi almak üzere İsrail’deki Rubin Müzik Akademisi’nde öğrenim görmüştür, bu iki; Gazi Müzik Bölümü’nde öğretmenlik yapmış ve 1977’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda keman sanatçısı olarak göreve başlamıştır, bu üç; 20 yıl süren bu görevinin yanı sıra, orkestra sanatçılarının seçimiyle CSO’nun müdürlüğüne getirilince orkestranın kitlelerle bütünleşmesi yolunda örnek çalışmalarıyla sivrilmiştir, bu dört! 1995’te atandığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve Genel Sanat Yönetmenliği görevlerinde bu kurumun altın çağını yaşatmıştır, etti beş! 2000 Yılında atandığı Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevinden, AKP’nin iktidara gelmesiyle istifa ederek emekliye ayrılmıştır, etti mi altı? Ve şimdi de bakın, asıl önemlisi nedir?Dostum Hasan Hüseyin, gerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni’nin müdürlüğü döneminde, gerekse Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü yıllarında, ayrıca bir de Kültür Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığı sırasında, birtakım üst düzey siyasetçilerle acaba nasıl cebelleşti, Türkiye’de müzik ve sahne sanatlarını korumak için kimi siyaset adamlarının oyunlarını önceden nasıl sezdi ve satranç oynar gibi nasıl bilinçle karşı çıktı biliyor musunuz? Asıl önemlisi budur: Eğer Hasan Hüseyin bu üst düzey devlet müzik ve sahne sanatları kurumlarının gerçek işlevi olan “aydınlanma” yolunda yaptığı çalışmalarla toplumda ve devlet katında, yönettiği kurumların değerini kabul ettirmeyip de, söz konusu kurumlar tıngır mıngır yuvarlanmayı sürdürseydi, n’olurdu biliyor musunuz? İktidar, bu kurumları kapatma denemesini 2013 yılına bırakmaz, “belden aşağı” bu tür sanatları daha iktidarının ilk yıllarında kapatırdı. Ve şimdi Akbulut görev başında değil, dikkat edin!Değerli okurlarım, yurdumuzda senfoni orkestraları, opera ve bale sanatları, evet, birer AYDINLANMA KURUMU’dur. Onları kapatma girişimini önce şöyle bir yoklayanlar ise aydınlanmaya karşı olan çevrelerdir! Zaten 1938 sonrası giderek kızışan savaş, bu ikisi arasında değil miydi?Türkiye’de müzik ve sahne sanatlarının neler pahasına korunduğunu, sanat dünyasıyla siyaset dünyası arasındaki ilişkilerin yakın tarihimizde ne gibi bilinmeyen çatışmalar sergilediğini öğrenmek istiyorsanız, değerli müzikçi H. Hüseyin Akbulut’un canlı ve sürükleyici bir anlatımla yazdığı olaylar dizisini okumalısınız. Göreceksiniz, Akbulut’un yaşadıkları, tanıklıkları ve düşünceleri ışığında yazılan yakın tarihimiz, kültür ve sanat planında Türkiye için bir ders kitabıdır hepimiz için. Yayıncısı “Müzik Eğitimi Yayınları”nı, kitabın üretimindeki titizliği ve dağıtımındaki çabası dolayısıyla kutluyorum.Günümüzde kitap dediğin böyle olur!
Hikmet Şimşek’ten Demirel’e Tebligat – Doğan Hızlan, 24 Aralık 2013, Hürriyet
SANATÇILARIN, sanat kurumları yönetmenlerinin, yüksek bürokratların anıları, saptamaları, önerileri benim için önemli başvuru kitabı niteliği taşır.Öznel yorumlar da olsa, belgesel yanı yararlıdır.Hüseyin Akbulut’un, ‘Yaşananlar, Tanıklıklar, Düşünceler Işığında-Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti’ kitabı, bizim desteklerden ve kösteklerden oluşan sanat politikamızı irdeliyor. Kimileri diyeceklerdir ki, devletin sanat politikası olmaz, olmamalı da ben bunu başka açıdan değerlendirmeye çalışıyorum.
Devletin sanata mali katkısının tehlikede olduğu bugünlerde sanırım kitaptaki belgeler, aydınlatıcı sayılmalıdır.
Devletin kültür politikası olmamalı ama tarafsız kişilerden oluşan, devletin güdümünde olmayan bir sanat kurumu olmalı. Devlet parayı veriyor diye düdüğü çalmamalı.Dünyada devletin, hükümetlerin, yerel yönetimlerin sanata mali katkıları konusunda rakamlar veriyor Akbulut. Müzikle ilgili mekânlardan tutun sanatçıların sorunlarına kadar uzayan listedeki maddelerin hâlâ çözülmediğini okumak insana üzüntü veriyor. Müzik kurumlarımızın siyasetçilerle ilgili notları, zaman zaman güldürse de genelde okuyanı üzüyor.Aslında devletin sanata katkısı sorgulandıkça bütün bu problemler ortaya çıkacaktır. Bitmez tükenmez Aspendos kavgası’ndan bir bölüm çok şey ifade eder: “Aspendos Festivali’nin açılış günü geldi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Nazmiye Demirel de Aspendos’a geldiler. ‘Çok önemli konukları’ olduğunu söyleyerek benimle tanıştırdıkları ABD’den Eisenhower Vakfı Başkanı, Demirel’le birlikteydi. Festival açılışımıza gelmeyen Kültür Bakanı ise Ankara’da basın toplantısı düzenliyor, festival nedeniyle hakkımda soruşturma açacağını söylüyordu.”Bu yazılardan öğrendiğimiz bir acı gerçek var: Kültür Bakanlığı her bakanın mezhebine, meşrebine göre değişim için zorlanıyor. Hiçbiri sanatın kendi kurallarının geçerli olmasına müsaade etmiyor.Hiç kuşkusuz özgürlüğü tanıyan bakanlar da oldu. Kitaptaki, Hikmet Şimşek Cumhurbaşkanı Demirel’e Nasıl Emretti? yazısı bize neyi anlatıyor: Devletin zirvesindeki bir siyasetçinin sanatçı karşısındaki tavrının nasıl olması gerektiğini!Örnek alınacak bir davranış.Ankara Üniversitesi’nde verilen bir konser sonrasından bu anı bütün siyasetçilere ders veriyor: “Sonunda, konuşmasını hepimizi şaşırtan bir şekilde tamamladı: ‘Sayın Cumhurbaşkanım. Bilirsiniz, yüce Atatürk, ‘Milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz, ama sanatçı olamazsınız’ diyerek biz sanatçılara sizin üzerinizde yer vermişti. Ben de Atatürk’ün bize verdiği bu konuma dayanarak size emrediyorum! Bu hançeri sırtımızdan çekip çıkarınız, tarihi binayı bize veriniz!’Bu son cümleden sonra Hikmet Şimşek yerine oturdu. Salonda soğuk bir hava esiyordu. Beklenmeyen, alışık olmadığımız bir konuşmaydı. Ev sahibi Günal Akbay’ın çok kızdığını tahmin ediyordum. Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’le ikinci sırada yan yana oturuyorduk. Cumhurbaşkanı hemen önümüzdeydi. Konuşmanın etkisiyle önümüze bakıyorduk. Salonda büyük bir sessizlik vardı.Süleyman Demirel tekrar sahneye çıktı ve şöyle dedi:‘Emir tebliğ olundu, ben de tebellüğ ediyorum’.”Bir Köy Enstitülü olan Hüseyin Akbulut’un, devletin orkestralarının genel müdürlüğüne, müsteşar yardımcılığına kadar yükselmiş biri olarak, tanıklıkları, mücadeleleri bugün birçok düşüncemizi etkileyecek malzemeyi içeriyor.* * *BUGÜNÜN tartışmalarına bu kitabı okumadan katılmayın.Yaşananlar, Tanıklıklar, Düşünceler Işığında-Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti,
Hüseyin Akbulut, Müzik Eğitimi Yayınları.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25430297.asp
Demirel’in Hatırlattığı – – Doğan Hızlan – 18.06.2015 – Hürriyet Gazetesi
Hürriyet Gazetesi yazarı Doğan Hızlan’ın, eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ölümü üzerine yazdığı yazının son bölümü:…Müzikçi, Devlet Opera ve Balesi müdürlerinden Hüseyin Akbulut’un kitabından bir anıyı okuyun, devlet adamının sanatçıya olan saygısını başkalarının da göstermesi için onları takip edin. Ankara Üniversitesi’nde bir konser sonrası. Dinleyiciler arasında, birinci sırada Süleyman Demirel oturuyor. Konser bitince Şef Hikmet Şimşek, orkestranın önüne geçiyor ve bir konuşma yapıyor: “Sayın Cumhurbaşkanım. Bilirsiniz, bakan olabilirsiniz, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız diyerek biz sanatçılara sizin üzerinizde bir yer vermişti. Atatürk’ün bize verdiği bu konuma dayanarak size emrediyorum! Bu hançeri sırtımızdan çekip çıkarınız, tarihi binayı bize veriniz.” Salondaki sessizliği, yerinden kalkıp sahneye çıkan Süleyman Demirel bozuyor: “Emir tebliğ olundu, ben de tebellüğ ediyorum.” * * * ÖRNEK bir devlet adamıydı, huzur içinde yatsın.